Balonların Eşliğinde Aşk Dolu Dakikalar ve Son Günümüz…

Kapadokya’daki üçüncü günümüze bir hayli erken başladık. Balon deneyimini yaşamayı çok istiyorduk ancak son anda karar verdiğimiz için yer bulamadık. Biz daha konforlu gezebilelim diye sonbaharda gitmeyi tercih etmiştik ve gelenlerin çoğu da Kapadokya gezisi için sonbahar aylarını tercih ediyormuş. Bundan dolayı balon turları tamamen doluydu. Ama balonların manzarasından da mahrum kalacak değildik ve akşamdan bir taksici ile anlaştık. Taksiciler 300 ₺ gibi bir fiyata; sizi otelinizden alıp önce balonların kalkış yaptığı alana, daha sonra da manzaralı bir tepeye götürüyorlar. Siz manzaranın keyfini çıkarana kadar bekleyip otelinize geri getiriyorlar. Dört kişi aynı fiyattan yararlanabiliyordu. Biz de, bizim gibi manzarayı seyretmeye gitmek isteyen bir çift ile ortak ödeme yaptık. Kişi başı 75 ₺ ödemiş olduk.

Balonların kalkış yaptığı yere geldiğimizde hava hala karanlıktı. Her biri hazırlıklarını tamamlayıp yolcularını aldıktan sonra, yavaş yavaş kalkmaya başlıyor ve balonun içini dolduran havayı sağlamak için yanan ateş, görsel şölen oluşturuyordu. Bir kısmı kalktıktan sonra biz de manzaralı tepemize gitmek için yola koyulduk ve vardığımızda uzun bir süre bu anın tadını çıkardık. Geri dönmeden, tepede bulunan kafede kuzinenin yanında çayımızı da içtik. O an tüm bunlardan çok memnunduk ama balonları daha yakından gören yerler varmış ve onlara kıyasla bizimki çok uzaktı, sonradan öğrendik.

Otele geri dönüp kahvaltımızı yaptıktan sonra Hacı Bektaş Veli Türbesi’ne doğru yola çıktık. Hacı Bektaş Veli Türbesi, sadece tarihsel bir yapı olarak değil, aynı zamanda etkisini günümüzde bile sürdüren Bektaşiliğin dünyaya yayılmaya başladığı merkez olması açısından da önem taşıyor. Türbe; sadece ebedi istirahatgah değil, aynı zamanda bir ‘Pir Evi’ ve diğer pirlerin hikayeleriyle de bezenmiş farklı yapılar ile 3 ana bölüme ayrılmış Hacı Bektaş Müzesi’nden oluşuyor. Bu bölümler; Nadar Avlusu, Dergah Avlusu ve Hazret Avlusu olarak biliniyor. Dergahın ve türbenin içinde bulunduğu külliye 1964 yılında müzeye dönüştürülmüş; burada sadece binanın mimarisini ve sanatı değil, aynı zamanda Bektaşilerin günlük yaşamında kullandıkları eşyaları, hat örneklerini, el yazmalarını görebiliyorsunuz.

Külliyede bizi çok etkileyen iki nokta oldu. Bunlarda biri içildiğinde her derde deva olduğuna inanılan ve Dergah Avlusu’nda bulunulan Aslanlı Çeşme. Oradan su içen insanların ve bu kültürün maneviyatı gerçekten etkileyiciydi. İkincisi ise 1919 yılında dergahı ziyaret ettiğinde dinlendiği mekanda bulunan Atatürk rölyefi. Yurdu Düşman işgalinden kurtararak, tam bağımsız bir Türk Devleti kurmak için Kurtuluş Savaşı’nı başlatan Mustafa Kemal Paşa, mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için tüm Anadolu insanını bir amaç etrafında birleştirmek isteyerek; farklı etnik ve dinsel yapıdaki tüm insanlarla görüşmüş. Görüşme yapmak için geldiği yerlerden biri de Hacı Bektaş Veli Külliyesi olmuş.

Kapadokya’da dönüş yoluna geçmeden önce gezdiğimiz son yer Göreme Açık Hava Müzesi oldu. Göreme Örenyeri diye de anılan vadi, yine ilk Hristiyanlık dönemlerinde manastır hayatına ev sahipliği yapmış ve 13.yüzyıla kadar eğitim öğretim sisteminin merkezi olmayı sürdürmüş. Binlerce keşişin düşüncelerini neredeyse bütün kayalara kazıdığı, kutsallığın sanatla birleştiği Göreme Açık Hava Müzesi’nin içinde, görülmeye değer onlarca manastır, kilise, şapel bulunuyor ve 1985 yılında Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girmiş. Kiliselerin duvarlarında çoğunlukla Hz. İsa ve İncil’in hikayelerini anlatan freskler bulunuyor. İlk yapılanlarda daha çok geometrik şekiller ve az sayıda renk kullanılırken; zaman geçtikçe sanatın nasıl geliştiğini görebiliyorsunuz. Göreme Açık Hava Müzesi’nde; 11 tane yemekhane ve gezilebilen kiliseler dışında, her an çökme tehlikesi olmasından dolayı girişi demir parmaklıklarla kapatılmış 18 kilise daha bulunuyor. Göreme Açık Hava Müzesi’ne giriş 75 ₺, Müze Kart sahiplerine yılda iki kez ücretsiz.

Göreme Açık Hava Müzesi’nden sonra Kayseri’ye geri geldik ve meşhur Elmacıoğlu’nda mantı yedik. Kayseri’ye gelip mantı yemeden dönmek olmazdı. Sonrasında da güzel anılarımızı yanımıza alıp evimize döndük.

Kapadokya Gezi Rehberimizi, üçüncü ve son yazımız ile sonlandırıyoruz. Anlatırken bile tekrar geziyormuş hissini yaşadığımız muhteşem bir tatildi. Birbirimize, bir gün tekrar geleceğimizin ve gezemediğimiz yerleri de gezeceğimizin sözünü verdik. Sonraki yazımızda görüşmek üzere…