Güzel Atlar Diyarı: Kapadokya

Çocukken Kapadokya’yı televizyonda ya da kartpostalların üzerinde gördüğümde inanılmaz merak ediyor ve çok gitmek istiyordum. Bu yüzden birlikte çıktığımız ikinci seyahatimiz Kapadokya olmuştu. Ne zamandır bir gezi rehberi hazırlamak aklımızdaydı. Bu haftayı Corona Virüs tedbiri amacıyla evde geçirmeye karar verdiğimiz için böyle değerlendirelim dedik.

Biz Kayseri Havalimanı’ndan sonra, yaklaşık olarak 1 saat süren kara yolu ulaşımı ile Kapadokya bölgesine vardık ve ilk durağımız Dervent Vadisi oldu. Çok uzun yıllar önce Kapadokya bir denizmiş; çevresindeki yanardağ patlamalarının yaydığı ısıyla deniz kurumuş ve yerini soğumuş lavların biçimlendirdiği yumuşak kayalarla dolu derin vadilere bırakmış. Zaman içerisinde seller ve rüzgarlar bu vadilerde peri bacalarını oluşturmuş. İşte Dervent Vadisi yani diğer adıyla Hayal Vadisi bu değişik şekilli peribacalarından oluşuyor. Gezerken her birini farklı bir hayvana ya da insan suretlerine benzetebiliyorsunuz. Yani daha gelir gelmez kendinizi bir masalın içinde buluveriyorsunuz.

Hayal Vadisi’nin deveye benzetilen en ünlü peri bacası.

Hayal Vadisi’nde manzaranın tadını çıkaralım ve fotoğraf çekelim diye verdiğimiz molanın ardından ikinci durağımız olan Paşabağ Vadisi’ne geçtik. Bu vadinin en önemli özelliği peri bacası adı verilen yapıların en belirgin görüldüğü yer olması. Alt kısımları aşınmaya daha meyilli olduğu için üst tarafında şapkayı ya da mantarı andıran kaya bloklarının kalmasıyla bu görüntü oluşuyor ve en güzel örnekleri de diğer adı Rahipler Vadisi olan Paşabağ Vadisi’nde görülüyormuş. Diğer vadilere bakarak sessiz, sakin olması; peri bacalarının içindeki mağaralar ve vadide eski bir kilisenin bulunması size neden Rahipler Vadisi dendiğini anlatıyor aslında.

Sonraki durağımız; hem bir kahve molası verelim hem de şu Kapadokya’nın güzelliğini bir de yükseklerden izleyelim diye geldiğimiz O Ağacın Altı. Hani hep görürüz ya nazar boncuklarıyla süslenmiş bir ağaç ve arkasında muhteşem bir manzara. Ağaca mı manzaraya mı bakacağınızı bilemez; tüm güzelliklerin tadına doya doya varmak istersiniz. İşte burası tam olarak öyle bir yerdi. Bir yandan kahvenizi içerken bir yandan da tüm Göreme Bölgesi’ni panaromik bir şekilde izleyebiliyorsunuz. Manzara kesinlikle görülmeye değer.

Kapadokya’ya gelipte, nasıl çanak çömlek yapılır; izlemeden gitmek olur mu? Biz bunun için Avanos Çömlekçilik’i tercih ettik. Diğer hepsinde olduğu gibi çömlek yapımını izlemek ve yapmayı denemek ücretsiz, eğer isterseniz bu aşamadan sonra mağazadan alışveriş yapabiliyorsunuz. Bize çömlek yapımını gösteren kişinin dediğine göre, gerçek çömlek yüksek ateşte fırınlanırmış ve vurduğunuzda tok bir ses çıkarırmış. Biz de mağazadan evimize yoğurtluk ve kamp tatillerimiz için de toprak cezve ile bir sahan aldık. Yoğurtluğu kullandık; gerçekten hem daha çabuk ve zahmetsiz yoğurt yapılıyor hem de lezzeti farklı oluyor. Kampa gidip közde kahve yaptığımızda ve sahanı kullandığımızda da sizinle paylaşırız.

Yemek molası verebileceğiniz çok fazla güzel restaurant var. Bu konuda tam olarak bir keşif yapabilmiş değiliz. Biz Uranos Sarıkaya’da güzel bir öğlen yemeği yedik. Kapadokya’ya has güveçte pişmiş etli bir yemekti; güveci masanın yanında açıp tabağa öyle koydular. Hem göze hem mideye hitap etmek diye buna denir. Buraya kadar gezdiğimiz tüm yerlere giriş ücretsizdi; hepsinin yanında hediyelikler satan küçük işletmeler vardı. Biz biraz kendimizi kaybetmiş ve milyon tane magnet almış olabiliriz.

Yemek molasından sonraki rotamız Uçhisar Kalesi oldu. Uçhisar, Kapadokya’nın eşsiz manzarasını ayaklar altına seren; bölgenin en yüksek konumu. Özellikle balon turu yapamayacaklar için kale muhteşem bir diğer seçenek. Çok önceleri Hristiyan rahiplerin ve keşişlerin çalışmalarıyla manastırlar, kiliseler, hücreler ve mahzenler yapılmış; Bizans Dönemi’nden bu yana ayakta kalmayı başaran yapılar savunma ve sığınma amaçlı kullanılmış. İşte Uçhisar Kalesi’de onlardan biri ve yüksekliği 1350 metre. Yukarı çıkan merdivenlere ulaşmadan önce mağara ve tünellerden geçiyorsunuz; sonra da başlıyorsunuz tırmanmaya. Yorucu bir yolculuğun ardından Kapadokya’nın tüm güzelliği karşılıyor sizi. Uçhisar Kalesi, Erciyes ve Hasan Dağı’nın birlikte görüle­bileceği tek yer olarakta biliniyor. Kaleye girmek için küçük bir miktar ücret ödemeniz gerekiyor. Güncellenen fiyatlara baktık ve giriş ücreti yetişkinler için 8, öğrenciler için 4 ₺. Müze Kart sahiplerine ücretsiz.

İlk günümüzün son durağı; üzüm bağlarıyla ünlü Kapadokya’da gezdiğimiz şarap mahzeniydi. Biz Turasan’ı tercih ettik. Mahzeni gezerken şarap tadımı yapabilir; geziniz bittiğinde beğendiğiniz şarapları, pahalı olmayan fiyatlara alabilirsiniz. Mahzeni gezmekte, şarap tadımı yapmakta ücretsiz.

Yazımızın devamı için yarını bekleyin…

One Comment

Comments are closed.