Bu sene evden dışarı çıkabileceğimiz bile belli değilken muhteşem bir gezi planlayıp kendimizi Şirince’de buluverdik. Aslında Fethiye ve Antalya’yı kapsayan bir rota oluşturmuştuk ama Şirince’yi merak ettiğimiz için güzergahtan biraz sapmaya karar verdik. İzmir Merkez’den yaklaşık 1 saatte varabileceğiniz, son “Şirince” tabelasını görüp döndükten sonra dik bir yamacı tırmandığınız, daha varmadan manzaralara doyuran bir yolculukla kavuşuyorsunuz bu güzel köye.
19. yy’da özellikle incir ihracatıyla ünlü küçük bir Rum kasabası olan Şirince, o zamanlar Kırkınca diye anılırken zamanla halkın yerleştikleri köyün güzelliğini saklamak için verdikleri isimle Çirkince olmuş ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında Şirince ismi ile resmi kayıtlara geçmiş. 1923’te Rumlar bu köyden ayrılmış. Köydeki evler yapılırken hiç bir ev diğerinin manzarasını kapatmayacak şekilde yapılmış ki bu yönüyle bize biraz Safranbolu’yu hatırlattı.
Gelelim Şirince’nin neden bu kadar popüler olduğuna. Maya takvimine göre 21 Aralık 2012’de kopacak olan kıyamette, dünya üzerinde güvenli kalan iki bölgeden birinin Şirince olacağına inanılmasıyla gündeme gelmiş. O gün 100-150 polis ve jandarmanın yanı sıra basın mensupları bölgedeymiş ancak beklenen nüfus artışının aksine düşüş gözlenmiş. Yine de bu olaydan sonra Şirince’nin adı daha sık duyulmaya başlanmış. Yerli halktan ziyade küçük işletme sahipleri, şarap tadım evleri, butik restoranlar, kafeler gelen ziyaretçileri ağırlıyor.
Şirince Köyü’nün sınırları içerisine girer girmez bu masalsı atmosfer öyle bir sarıp sarmalıyor ki sizi, sevmemeniz imkansız hale geliyor. Biz de önce biraz güzelim Rum evlerinin arasında kaybettik kendimizi. Nereye başınızı çevirseniz bir şeyler ikram etmek isteyen işletmecileri görüyorsunuz ama Şirince sokaklarını keşfetme isteği daha ağır basıyor. Böylece keşif yürüyüşümüz bizi Aziz John Baptist Kilise’sine getirdi.
Aziz John Baptist Kilisesi’nin tam tarihi bilinmemekle birlikte yapımı 1805 yılına dayanıyor. Daha önce yerinde başka bir kilise olduğu tahmin edilen yapı, eski yapının yıkılması üzerine yeniden inşa edilmiş ve özel mülk içerisinde kalmış. Bundan dolayı içerisinde şarap tadımı yapıp, satın alabileceğiniz bir mahzen ve kafe bulunuyor.
İşte tam bu kafede şaraptan başka mutlaka tadına bakmanız gereken bir içecek daha var; Mürver Şurubu. Dere kenarında yetişen bir çiçek Mürver ve özünden soğuk algınlığına bire bir, içimi ferah, lezzetli bir şurup yapılıyor. Oralara kadar giderseniz, içmeden sakın dönmeyin.
Kilise’den sonra şarap tadımı ve alışverişi için Hera Şarap Evi’ni tercih ettik. Bir çok şarap evi var, çarşıda sayısız çeşitte meyve şarabı bulunuyor. Bunlara da bakabilirsiniz ama Hera’nın atmosferi görülmeye değer. Hatta eğer zamanınız varsa bir şarap açtırıp, peynir tabağı söyleyip manzaranın tadını çıkartabileceğiniz en güzel yer. Bizim de aklımız Hera’da kaldı.
Yolculuk sebebiyle Şirince’ye akşam üzeri vardığımız için gezmesi çok keyifli oldu ama bazı yerleri açık yakalayamadık. Mesela oraya kadar gitmişken Nesin Matematik Köyü’nü göremedik, kapalıydı. Ve bir kaç saatin Şirince gibi güzel bir yere asla yetmeyeceğine kanaat getirdik. Bir ya da iki gece kalabileceğimiz bir Şirince gezisi planlayarak oradan ayrıldık. Şirince’yi o kadar sevdik ki gezdiğimiz kadarını da sizinle paylaşmadan edemedik.