İlk Kamp Deneyimimiz – Seferoğulları Camping

Çoğu yazımızda planlarımızdan ve neden ertelendiklerinden bahsediyoruz. Öncesinde Şeref’in, uzun bir sınav hazırlık süreci oldu. Sınav bittikten sonra İstanbul’dan başlayarak genişlettiğimiz rotalar ile gezecek ve bunları da sizinle paylaşacaktık. Ancak sınav süreci bittikten bir hafta sonra Covid-19 süreci başladı. Kendimizi ve çevremizdekileri korumayı görev edindik, evden çıkmamaya başladık; sokağa çıkma kısıtlamalarının gelmesiyle de evde kalma süreci zorunlu bir hal aldı ve planlarımızı ertelemek kaçınılmaz oldu. Şimdi “yeni normalleşme” ile birlikte sosyal mesafeye dikkat ederek yavaş yavaş hayallerimizi gerçekleştirmek istiyoruz. Tüm bunların sonucunda bir adım attık ve geçtiğimiz hafta sonu kendimizi kamp yaparken buluverdik.


Uzun zamandır kamp yapmayı çok istiyorduk. İstanbul gezilerimizin yanı sıra hafta sonları İstanbul’a yakın yerlerde kamp yaparak hem doğa ile iç içe olmanın verdiği huzuru tatmak hem de şehrin karmaşasından kaçmak çok cazip geliyordu. Zamanla temel malzemeleri edindik ve artık bu deneyimi hayatımıza katmak istedik. Çok zorlu ama çok keyifli oldu.


Öncelikle dağ, göl ya da nehir kenarı gibi ıssız bir yerde kamp kurmak istemedik. İlk kampımız olduğu için bir kamp alanına gitmeyi tercih ettik. Güvenlik konusunu kafamızda oturttuktan sonra hem yürüyüş hem de kamp keyfini aynı anda yaşayabileceğimiz bir rota da planlayacağız. Ağva Merkez’e on dakika mesafede bulunan Seferoğulları Camping’e gittik. Bol virajlı ama bir o kadar da yeşile doyduğumuz; yaklaşık bir buçuk saat süren bir yolculuktan sonra kamp alanına vardık. Ve vardığımız gibi sağanak yağmur bastırdı. İşte hikayemiz burada başlıyor…

Seferoğulları Camping – giriş


Hayalimiz kuş sesleri ile kahvaltı yapmakken, biz hemen çadırı kurup içinde yağmur sesi ile kahvaltı yapmak zorunda kaldık. Yağmur sesini de severiz ama ortalık çamura bulanınca en azından çadırın içi temiz kalsın diye her yeri kapattığımız için biraz sıkılmış olabiliriz. Gittiğimiz anda anladığımız şey kullanılan çadırın kesinlikle su geçirmez olması gerektiğiydi ve neyseki bizimki de hiç su geçirmedi. Yağmurun dinmesini beklerken içeride kahvaltımızı yaptık, yataklarımızı şişirdik, küçük evimizin içini düzenledik. Yağmur dindi ve sonrasında yerlerde biraz çamur olsa da bizi çok etkilemedi. Mum ışığında yemekler yendi, semaver çayı eşliğinde sohbetler edildi. Doğduğundan beri evde yaşayan Miramızın kocaman köpek dostlara kafa tutuşu izlendi.


Seferoğulları Camping’i çok sevdik. Hem ormanın içinde; çadırınızı istediğiniz yere kurmanıza müsaade ediyorlar hem de denize on dakika yürüme mesafesinde. Normalde Karadeniz’de yüzmekten çekiniriz ama hiç dalga olmayan bir zamana denk geldik, su mükemmeldi. Onca yağmur-çamur hengamesi arasında bir de denizin keyfini çıkardık… Kamp alanından tuvalet ve duş; duşta sıcak su bulunuyor. Bozulabilecek yiyecekleri muhafaza etmek için iki tane buzdolabı ve bulaşıklar için de bir mutfak mevcut. Ortak alanlara yakın yerlerde elektrikte var ama biz hem sosyal mesafeyi koruyalım hem de sessiz bir kamp deneyimi yaşayalım diye uzak bir yerde yaptık kampımızı. Herhangi bir sorun yaşarsanız da çok yardımcı oluyorlar. Hem doğa hem de deniz kampı yapmak istediğimizde, bizim tekrar gideceğimiz bir yer oldu Seferoğulları Camping. Burdan da kendilerine çok teşekkür ediyoruz.


İşte ilk kampımız böyleydi. Yaşamadan bilemeyeceğimiz şeyleri tecrübe ettik. Ekipmanlarımız arasında eksik olan ve fazladan götürdüğümüz şeyleri tespit ettik. Yorucu ama muhteşem bir deneyim yaşadık. Başta, yağmurdan dolayı ne kadar şanssız olduğumuzu düşünsekte şimdi her şeyin bir sebebi var diyoruz. Çünkü birlikte olduğumuz sürece yaptığımız her şey keyifli, her anımız güzel…