Kaş’ta Yapılacaklar Listesi

Bu sene Fethiye’den sonra rotamızı Kaş’a çevirdik. Güzelliğine öyle hayran olduk ki, bu zamana kadar gezmekten keyif aldığımız yerler listesine en tepelerden dahil oldu. Kaş’ta geçirdiğimiz zaman da Fethiye gibi, bize kesinlikle yeterli gelmedi ve şimdiden yeniden gitmenin planlarını yapmaya başladık bile ama orada bulunduğumuz kısa sürede sizler için çok güzel bir liste hazırladık. Hazırsanız başlıyoruz!

Patara Antik Kenti

Bu yaz gördüğümüz antik kentlerin en güzeli, en etkileyicisiydi Patara. Kaş’a 42 kilometre uzaklıkta olduğu ve Fethiye’den Kaş’a doğru bir rota planladığımız için Kaş çevresindeki önemli yerlere gitmeyi de ihmal etmedik. Likya Uygarlığı’na başkentlik yapmış en önemli şehirlerden biri ve tabi ki 3 oy hakkına sahip. Bu arada biz biri hariç 3 oy hakkına sahip olan tüm Likya şehirlerini gezdik ve bu demokratik uygarlığa çok merak saldık. Geldikten sonra da haklarında bolca araştırma yaptık. İlerleyen günlerde Likya Uygarlığı’nın en önemli kentleri hakkındaki yazımızı da sizinle paylaşmak için heyecanlanıyoruz.

M.Ö. 8. yüzyılda var olduğu kesinleşen Patara, Xanthos Vadisi’nde denize açılabilen tek yol olduğu için her zaman önemini korumuş; Likya, Roma ve Bizans Uygarlıklarından etkilenmiş. Kentin en önemli yapıları olan antik tiyatrosu ve meclis binası, Likya Uygarlığı’nın başkentiyken Helenistik Dönem’de inşaa edilmiş. Tarih boyunca tahıl depolanan ve nakledilen bir liman kenti olarak varlığını sürdürmüş. Öneminden dolayı olacak ki İskender’in kuşattığı kentler arasında da yerini almış. Bizi en çok şaşırtan bilgi ise Noel Baba olarak bilinen Saint Nicholas’ın Pataralı olması oldu. Bu yüzden Hristiyanlar için hala önemini korumaktaymış.

Türkiye’de turizmi teşvik etmek amacıyla Troia ve Göbeklitepe’den sonra 2020 yılı Patara Yılı olarak ilan edildi. Bunun sebeplerinden biri de tarih boyunca her açıdan önemli bir kent olmasının yanı sıra, taşları muhafaza edilen dünyanın en eski deniz fenerinin Patara’da bulunuyor olması. Yeniden ayağa kaldırılması planlanan fener, çalışmalar tamamlandığında, antik dünyanın özgün dokusuyla günümüze kalabilen tek deniz feneri olacak. Son olarak kente giriş ücreti 24 ₺ ve Müzekart sahiplerine ücretsiz.

Patara Plajı

12 kilometrelik uzunluğu ile Türkiye’nin en uzun 2. plajı olan Patara Plajı; gözümüzün alabildiğine kumsalı ve mükemmel deniz manzarası ile bize harika bir akşam üstü yaşattı. Güneşi antik kentteyken batırmıştık ama gökyüzünün rengi, denizin dalga sesi, akşam oluyorken plajda kimsenin de kalmamasıyla muhteşemdi… Kaş’ın ünlü plajları arasında sayılan Patara Plajı, aynı zamanda caretta carettaların yumurtlama alanı olduğu için koruma altında. Akşam üstü çok güzeldi diyoruz ama saat 19:00’dan sonra plaj tamamen kapanıyor. Bu yüzden bu manzaranın da keyfini kısa bir zaman dilimine sığdırdık. Ünlü bir plaj olmasına rağmen dalgalı, hatta her zaman rüzgar aldığı için sörf yapmaya uygun olmasıyla biliniyor. Plajın girişi ücretsiz.

Kaputaş Plajı

Patara’dan sonra yolumuzun üzerinde olduğu için Kaputaş Plajı’na da uğradık ama artık tamamen akşam olmuştu. Yani bu sene o muhteşem turkuaz rengini görme fırsatımız olmadı ama tekrar gittiğimizde de yüzmeyi tercih eder miyiz, şu an emin değiliz. Hem dalgalı hem de kalabalık olduğu halde bu kanyon plajını, bu kadar bilindik yapan da şüphesiz güzelliği. Yer altından akmakta olan bir suyun kumlar arasından denize süzülmesi sonucunda, su genel olarak serinmiş. Karayolundan 187 basamak inerek plaja ulaşabilirsiniz. Plajın girişi ücretsiz.

Caretta Pansiyon, Kaş

Dolunay’ın denize yansıması sonucu oluşan yakamozun eşliğinde, Kaş’a vardık. Antalya gerçekten o kadar güzel bir şehirmiş ki, karayolunda giderken her viraj sonrasında karşımıza çıkan manzaralarıyla bile bizi kendine hayran bıraktı. Varışımız akşamı bulduğu için önceden rezervasyon yaptırdığımız pansiyonumuza gidip yerleştik. Yazılarımızda kendi deneyimlerimiz ışığında, önerilerimize yer verdiğimizi biliyorsunuz. Bu yüzden Caretta’dan ayrı bir paragrafta bahsetmek istedik. Konum olarak merkeze çok yakın, pansiyondan çıkıp yürüyerek bile her yere ulaşabileceğiniz bir noktada bulunuyor. Odaları temiz, kahvaltısı çeşitli ve lezzetli ama hepsinden önemlisi arabanızı park edeceğiniz yeri bile düşünen bir personele ve anlayışa sahip. Ayrılırken bile bize her konuda yardımcı olup kendimizi iyi hissetmemizi sağlayacak kadar ilgili ve güler yüzlü oldukları için buradan tekrar çok teşekkür ediyoruz.

Antiphellos Antik Kenti

Kaş’ın üzerine kurulu olduğu Antiphellos kenti, Likya Bölgesi’nin eski yerleşim yerlerinden ve en önemli liman kentlerinden biri. Kuzeyinde bulunan Phellos Kenti’nin limanı olarak kurulmuş ancak zaman içinde sedir ağacı ticareti ile zengin bir kent haline gelerek Phellos’tan ayrılmış. Kentin kalıntıları, Kaş’ın merkezinde dağınık olarak bulunuyor ama hiç biri tiyatro gibi koruma altına alınmamış. En meşhur kaya mezarının bile üzerindeki yazıt okunamadığı için kime ait olduğu anlaşılamamış. Merkezde dolaşırken mezarlara rastlamak mümkün oluyor ama tiyatro merkezin biraz dışında kalıyor. 2008 yılında restore edilmiş ve 3000 kişilik kapasiteye sahip Antiphellos Antik Tiyatrosu, Anadolu’da denize dönük inşaa edilmiş tek tiyatro olma özelliğini taşıyor. Kaş’ta gün batımının izlenebileceği en güzel noktalardan biri ve manzarası gerçekten çok etkileyici. Tiyatronun girişi ücretsiz.

Hidayet Koyu Plajı

Uzun araştırmalar sonucu denize Hidayet Koyu’ndan girmeye karar verdik. Çukurbağ Yarımadası’nda kalan ve merkeze 3 kilometre uzaklıkta bulunan bu koy, adını önceleri burada yaşayan Hidayet isimli birinden almış ama şu an Blanca Beach Hotel’in özel plajı konumunda. Çakıl taşlı ufacık bir kumsaldan denize giriliyor. Şezlonglar tahta bir platform üzerinde bulunuyor ve ücreti biraz yüksek gelebilir. Ama su o kadar muazzam ki… Tertemiz, dibi görünüyor ve renk renk balıklarla birlikte yüzüyorsunuz. Kaş’ın neresinden denize bakarsak bakalım o aşık olunası turkuaz rengi gördük, mutlaka gitmemiz gereken ve nispeten daha uygun fiyatlı başka güzel plajları da var ama zamanımız kısıtlı olunca tercihimizi Hidayet Koyu’ndan yana kullandık ve gerçekten pişman olmadık. Bu yüzden size de tavsiye ediyoruz.

Sardelaki Greek Tavern

Hem evlilik yıldönümümüz hem de birimizin doğum günü (Tuğba’nın) aynı gün ve biz o günü Kaş’ta geçireceğimiz zamana özellikle denk getirdik. Bizim için özel olan bu günü de Sardelaki Greek Tavern’de kutlamayı tercih ettik. İşletmecisi Türk ama Yunan tavernasından beklenecek bir mutfak ve atmosfer ile misafirlerini ağırlıyor. Deniz kenarında, Meis adasına karşı, ruhumuzu dinlendiren hafif müziği ve lezzetli mezeleri, deniz ürünlerinden oluşan menüsüne eşlik ediyor. Kaş zaten çok romantik bir tatil beldesi. Akşam yemeği için de Sardelaki, bizim için doğru bir tercih oldu. Servislerinde yazan şu yazıyı da görünce keyfimize diyecek yoktu…

“Bizim maviye olan sevdamız Selanik’te açılan BİR ÇİFT GÖZ ile başladı…”